
بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
TASAVVUFİ DÜŞÜNCENİN OLUŞUMU
Tasavvuf, VIII. yüzyılın ortalarında oluşan IX. yüzyılın sonlarına doğru kurumsallaşan
bir disiplindir. Tasavvuf; insanı, Allah’ı sevmek ve davranışlarında Allah’ın hoşnutluğunu amaç edinmeye yönlendiren dini akımdır. Tasavvufun asıl kaynağı Kur’an ve Sünnet’tir. Tasavvuf yoluna koyulan insana mutasavvıf veya sufi(sofi) denir.
Hz. Peygamber zamanında çeşitli eğilimlere sahip olan sahabeler vardı. Bunlardan
bir kısmı ilim öğrenmeye, bir kısmı dini tebliğe, bir kısmı cihada, bir kısmı yöneticiliğe
daha fazla ilgi duyarken bir kısmı ibadete daha çok önem veriyor, uhrevi kurtuluş
üzerinde yoğunlaşıyorlardı. Başta ilk dört halife ve aşerei mübeşşere olmak üzere
Osman b. Maz`ûn, Mus`ab, Ammâr, Habbâb, Bilâl, Suhayb, Selmân, Ebû Zer, Mikdâd,
Muaz, Ebü'd-Derdâ, Huzeyfe, Abdullah b. Ömer, Abdullah b. Amr sahâbenin abid ve
zahitleri olarak tanınmışlardı. Daha sonraki dönemlerde yaşayan abit, zahit ve dindar
Müslümanlar her zaman bunları örnek almışlardı. Tasavvuf zincirinin ilk halkaları bunlardı.Daha sonra eklenen yeni halkalarla bu silsile günümüze kadar gelmiş, bu halkalardaki âlim ve zahitler İslam'ın ilim, ihlâs, takvâ, ihsan, his, heyecan ve züht anlayışını yaşayarak çağımıza taşımışlardır. Bu dönemde özellikle yeni Müslüman olanlar,ibadete, kalp temizliğine, haramlardan kaçınmaya, kötülüklerden uzak durmaya ve insanlarla olan ilişkilere son derece önem vermişlerdir. İlk dönemde inananların hayatları sade ve tertemiz bir dini yaşam içersinde geçmiştir. Onlar, Allah’ın huzurunda büyük bir sorumluluk duygusu içinde hareket ederek, söz ve davranışlarına dikkat etmişlerdir.
Hasan Basri ve Rabiatül Adeviyye gibi tanınmış sufiler bu dönemin devamında ortaya
çıkmışlardır. Tasavvufi düşüncenin kurumsallaşması IX. yüzyılın sonlarına doğrudur.
Tasavvufi teşkilatlanmanın başlangıcını gösteren ilk belirtiler, dini sohbet ve zikir için
bir araya gelen Müslümanların oluşturduğu sohbet halkalarıdır.
Zamanla özellikle bazı devlet yöneticilerinin adaletsiz yönetimleri, siyasi çıkarlar,
servet düşkünlüğünün artması, iç karışıklıklar ve dinin özünden çok dış görünüşüne
önem veren uygulamalar sonucunda, bazı Müslümanlar, kendilerini toplumdan soyutlayarak tamamen zikre ve dini sohbetlere yöneldiler. Dünya hayatının dışlanıp sadece ahirete yönelik ibadet etmeyi ilke edinen sufi düşünce, hicretin üçüncü yüzyılında ortaya çıkmıştır. Zinnun Mısri ve Beyazıd Bistami bu dönemin en ünlü sufileridir. Bu dönem mutasavvıflar ile kelamcılar arasında yoğun dini tartışmaların yaşandığı dönemdir.Tasavvuf, 12. yüzyılın sonlarından itibaren, tasavvuf geniş kitleler üzerinde kendini hissettirmiştir. Tarikat, bireyi Allah’a götüren yollardır. Tasavvufi bir oluşum olan tarikatlar, bir alimin etrafında oluşmuşlardır. Bu dini önderlere şeyh adı verilir. Şeyhe tabi olan kimselere ise mürit denir.